29 Haziran 2015 Pazartesi

Nefessiz Kalmayın...

İnsanoğlunu sahiplenmek güzeldir değil mi?
Sevdiğiniz kişiye sevginizi, şefkatinizi verirsiniz..
Onun için yaşarsınız... 
HESAPTA!
Aslında kendinize esir ararsınız...
Sizin için yaşayan, sizin zevklerinize uyan, öl deseniz ölecek biri olsun istersiniz.
Hatta bazen kendinizi kaptırıp onu size ait bir eşya gibi görürsünüz.
Buraya dikkat lütfen!!!
"Karşında ki bir insan unutma" diyen bir iç ses lazım o anda..
Ama çoğumuz bencillikten o iç sesi duysakta, ona bir türlü kulak vermeyiz..
Hatta bile bile oralı olmalıyız..
Onunda bir hayatı, hisleri, zevkleri, renkleri var diye düşünmeyiz...
Yapmak, duymak, görmek istedikleri var diye düşünmeyiz...
Empati kurmak zorumuza gider !
Hep bizim yanımızda olmalı, hatta haddimizi aşıp "olacak", "olmak zorunda" diye düşünürüz.
Bu onu kaybetme korkusumu desem bilemedim.
Çünkü bu düpedüz bencillik bana göre!
Kaybetme korkusu olsa kırmamayı gerektirir öyle değil mi?
Saygı duymayı gerektirir.
Onun nefes almasına izin vermeyi gerektirir..
Mesela en basitinden kendi sevdiğiniz yemeği pişirip sürekli ona onu sevdirmeye çalışmak :)
Veya; kendi arkadaşlarınızla görüşürken siz, onun kendi arkadaşlarıyla görüşmesine izin vermemek!
Ya da ne bileyim renkleri hep kendi zevkinize göre seçmek, eşyaları istediğiniz gibi yerleştirmek..
Kendi zevkinize uygun müzikleri dinlemeyi istemek vs...
Örnekler bir hayli çoğaltılabilir, kendinizden esinlenin ;)
Tüm bunlar için ona danışmamak...
Kısacası düpedüz fikirlere, kişiliğe saygısızlık...
Ve yoğun bir bencillik kokusu...
İlişkileri en çok zedeleyen insani özellik bencillik!
Dediğim dediklik insanoğlu
Helekide karşınızdaki son derece iyiniyetli bir özelliğe sahipse kullanır da kullanırız onu..
Hatta hızımızı alamayıp duygularımızı öne atar, birde sahte gözyaşlarımızdan yardım alıp ajitasyonu yaptık mı
Tamamdır bu iş ona hayatı dar ederiz!!!
Böylelikle onu avcumuzun içine alırız; korkutarak, üzerek, yıpratarak!
Bu şekilde onu elimizde tutmak isteriz..
Ama gerçekte tutmak istediğimiz yer, daha doğrusu ona layık gördüğümüz yer gönlümüz olmalıdır...
Ve bir insanı gönülde tutmakta öncelikle onun hislerine, yaşamak isteyişlerine saygı duymaktan geçer...
Helekide zaten sizin için çırpınan, fedakarlık yapan gülen gözlere sahip biriyse bu kişi çok şanslısınızdır aslında...
İşte burada en önemli unsur değer bilmektir...
Eğer değer görmek istiyorsak değer bilmeliyiz ki incitmeyelim...
Kendimizde incinmeyelim..
Unutmayalım ki sevdiğimiz kadar seviliriz
İyiliğimiz kadar iyilik görürüz
Verdiğimiz neyse onu alırız...
Adım atarsak karşılık buluruz...
Ne demişler; "Ne ekersek, onu biçeriz"
Bencillik ciddi ciddi kötü bir huydur.
Ben şahsen bencil insanlara tahammül edemiyorum ve de onlara şans vermenin de yanlış olduğunu düşünüyorum...
Kimsenin kimseye hayatı dar etmek gibi bir lüksü olamaz...
Kimse kimsenin kölesi değildir!
Herkesin nefes almaya hakkı vardır...
Sadece ortak sorumluluklarımızı iyilikle yerine getirmek zorunluluğumuz vardır...
Biz istemiyoruz diye karşımızdakine yasaklar koyamayız!
Kimsenin özgürlüğünü kısıtlayamayız!
Sevgi, saygı, anlayış ve fedakarlık insan ilişkilerinin en önemli yapı taşlarıdır bence...
Ve iyi ruhlu insanlar; sizler de lütfen hayatlarınızın elinizden alınmasına izin vermeyin...
Bu yaşam güzel...
Ama mutluysak
Huzurluysak...
En önemlisi içimizde ukdeler kalmadıysa...
Ben rüzgara kapılın derim...
Elbet herkes incittiğinin birgün farkına varır...
Siz o zamana kadar yaşantınızı esaret altında bırakmayın...
Hislerinizi, isteklerinizi hapsetmeyin...
Sevgiyle bakmaya devam edin bu muhteşem güzelliklere...
Er ya da geç doğruluk yerini bulur...
Bence siz NEFESSİZ KALMAYIN...

"Bir kalbin inceliklerini anlamak, o hassaslıktan daha öteye geçmek her yüreğin harcı değildir..."


Özgül...



27 Haziran 2015 Cumartesi

Üzümlü Kek =]

Merhabalar =]
Evet her yaştan kek canavarına hitap eden müthiş bir lezzet; üzümlü kek :) Çok severim ve de uydurup da tutturunca daha da bir bayıldım bu keke hi hi :) Annemler gelince yapayım da çayımıza arkadaşlık etsin istedim. Neyse girdim mutfağa, buldum bir tarif baktım o yok bu var, şu yok öbürkü var kafama göre toparladım malzemeleri ;) Neyse karıştırdım attım fırına sonra içeri geldim annem "Bu sürede ben malzemeleri toparlardım ancak" dedi, bende "Vallahi uydurdum anneciğim, inşallah bişeye benzemiştir" dedim. Benzedi cidden herkeste beğendi, demek ki yeterince sevgimi katabilmişim <3 Haydi sizde girin mutfağa, uydurun birşeyler...

Malzemeler:

1 su br. sıvıyağ
3 yumurta
2 su br. un
3 yemek kş. yoğurt
1 pk. kabartma tozu
1 pk. vanilya
1 su br. şeker
1 su br. kuru üzüm

Yapılışı:

Cam bir kap içinde yumurta, yağ ve şekeri yüksek devirde iyice çırpıyoruz. Sonra kabartma tozu ve vanilyayı katıp çırpıyoruz. Sonra unu ilave ediyoruz. Normalde tarifte yoğurt yoktu. Karışım katı olduğu için ben bu aşamada üç kaşık yoğurt kattım, iyide oldu ;) Ve en son olarak üzümleri ekliyoruz. Kek kalıbımıza döküp önceden ılınmış 170 derecelik fırında ortalama 45 dakika pişiriyoruz. Ilk 25 dk fırının kapağını kesinlikle açmıyoruz. Ve pişip pişmediğini öğrenmek içinde bay kürdandan yardım istemeyi unutmuyoruz...
Mmmmm mutfağınız misss gibi koktu şimdiden :)
Afiyet olsun...

Çiğ Tanesi Gibi

Bazen ustaca atamazsın adımlarını Hislerinle ve telaşla hareket ettiğinde Sendelersin ister istemez Ve fark edilir bu kimilerinc...