6 Mayıs 2013 Pazartesi

Göçebe Hayatlar...


Merhabalar...
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde çok eskiden göçebelik denen bir yaşam biçimi varmış. Bu yaşamda devamlı farklı yerlerde uyuyan, ama aynı mavilikte ki gökyüzüne uyanan göçebeler varmış... Kap kacaklarını, yataklarını sırtlanır buldukları yerleri yuvaya çevirirlermiş. (Birbirlerinin yuvasını değil, birbirlerine yuva yaparlarmış...) Sevinçlerini, üzüntülerini, tutkularını, huzurlarını yaşayabilmek için oradan oraya göç ederlermiş... Sabit bir yuvaları yokmuş, nerede akşam orada sabah derlermiş... Sıcak soğuk, yağmur çamur onlar için farketmez; nasıl neden diye sormadan, rüzgarda uçan bir tüy kadar hafif giderlermiş oradan oraya... Hemde öyle otobüs, uçak falan değilmiş taşıtları; tabanları ve hayvanlarıymış yalnızca onlara eşlik eden...
Düşünsenize yaşantıda ki zorluğu, inanılmaz bence... Hayat kolaylığı sağlayacak hiçbir şey yok... Mesela tuvalet kağıdı en basitinden :P Ya da musluktan şırıl şırıl akan sıcacık sular... Ne bileyim doğalgaz falan deseniz " evet var; bağırsaklarımızda oluşuyor, sancı yapıyor; çıkarınca rahatlıyoruz" derlerdi herhalde... Asla bilmezlerdi onun nedenli rahat bir ısınma aracı olduğunu... Çünkü onların çalı çırpıları, isten kararmış yüzleri vardı... Hele teknoloji bırrr sıfırın altında eksi bilmem kaçlarda:) T si yok arkadaş, onun yerine yorgun eller, beyinler, ayaklar var çalışan...
Ama yinede mutlularmış. Çünkü onların koskocaman sevgi dolu yürekleri, birbirlerine olan bağlılıkları varmış... Onca zorluğa katlandıklarına göre yaşamanın, nefes almanın değerini çok iyi anlarlarmış... Mücadele onları güçlü kılarmış, para değil... Şimdilerde "para ile sevgi bile satın alabiliyoruz" deseniz ne düşünürlerdi? Herhalde bizleri bir hayli yadırgarlardı!
İşin özü bence yaşamın mucize yanını yaşamışlar... Hazıra konmadan, yoktan var ederek... Hemde şikayetsiz... Derin bakışlı gözlerinde amaç, istek ve kararlılık görünürmüş... Hırslı ve sabırlılarmış...
Yılmazlarmış...
Böylesine zor bir yaşammış göçebelik... Ama bence yaşanılasıymış... Kendi çabalarıyla da yaşayabilen insanlığın olduğunu anlamakmış... Sevgi, saygı, paylaşım, edep, adap her şey yerli yerindeymiş...

Şimdilerde her şeyimiz var... Yiyecek, giysi, her türlü eşya... Teknoloji had safhada... Para... Üff zaten para varsa her şey ayağında... MakineLEŞMİŞ bir dünya... Evet büyük kolaylık sağlayan makineler bence birer leş ! Beyinlerimizi ve benliklerimizi ele geçirdikleri için... Düğmelerine basmaya bile üşenecek kadar bizleri tembelliğe ittikleri için...
Peki şimdi sabit bir yaşantımız varda böylesine rahatızda,  ne yok hayatımızda? YOK yok maşallah!! Bence MUTLULUK, SEVGİ, ÇALIŞKANLIK, İSTEK, BAĞLILIK, İLGİ, ŞEFKAT, FEDAKARLIK vs. hiç birşey yok :( Yani bomboşuz... Düşünsenize bazen gülümserken bile zorlanmıyor muyuz eşimizin, dostumuzun, yavrularımızın karşısında?
Bence depresif ruh haliyle, oradan oraya gezinen, kendine gerçek yuvasını arayan GÖÇEBE RUHLARIMIZ var artık. Belki kendimiz seçtik belkide itildik..
İşte ortak özellik göçebeliğimiz; ama nerede onlar nerede biz....
Biraz karamsar bağladım sonunu, ama varsın karamsar olsun belki bu karamsarlıktan bir ışık yakalarız...

Her zaman pozitif enerjiyle dolu olmanız,
Gerçek yaşamı sevmeniz,
İçten gelerek gülümseyebilmeniz dileğiyle...
Sevgilerimle...

Not: Bu yazıyı yazmama sebep olan sevgili ablama buradan öpücükler yolluyorum :)
Bu arada size birde FON MÜZİĞİ ayarladım. Haydi dinlerken bir daha okuyun...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çiğ Tanesi Gibi

Bazen ustaca atamazsın adımlarını Hislerinle ve telaşla hareket ettiğinde Sendelersin ister istemez Ve fark edilir bu kimilerinc...